SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 749 >>

باب: فرض صدقة الفطر.

70- Fıtır Sadakasının Farz Olması

 

-ورأى أبو العالية، وعطاء، وابن سيرين: صدقة الفطر فريضة.

Ebu'I-aliye, Ata' ve İbn Sîrîn fıtır sadakasının farz olduğu görüşündedir.

 

حدثنا يحيى بن محمد بن السكن: حدثنا محمد بن جهضم: حدثنا إسماعيل ابن جعفر، عن عمر بن نافع، عن أبيه، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال:

 فرض رسول الله صلى الله عليه وسلم زكاة الفطر، صاعا من تمر أو صاعا من شعير، على العبد والحر، والذكر والأنثى، والصغير والكبير، من المسلمين، وأمر بها أن تؤدى قبل خروج الناس إلى الصلاة.

 

[-1503-] İbn Ömer r.a. şöyle anlatır: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, köle, hür, erkek, kadın, küçük ya da büyük olsun Müslümanlara bir sa' hurma veya bir sa' arpayı fıtır sadakası olarak vermelerini farz kılmıştır. (Ramazan bayramı) namazına gitmeden önce bunun ödenmesini emretmiştir.

 

Tekrar: 1504, 1507, 1509, 1511 ve 1512

 

 

AÇIKLAMA:    Bu sadakaya fıtır sadakası denilmesi, Ramazan ayından çıkılıp iftar edilmesiyle farz olması sebebiyledir.

 

Ata'nın görüşü, Abdürrezzak ve İbn Cüreyc yoluyla ulaşmıştır. İbn Ebi Şeybe, asim yoluyla başka alimlerin de aynı görüşte olduğunu nakletmiştir. En açık bir şekilde onlar görüşlerini ifade ettikleri için Buharî sadece yukarıdaki üç kişiyi zikretmiştir. Yoksa İbnü'l-Münzir ve başka bazı alimler, fıtır sadakasının farz olduğunda icma bulunduğunu belirtmişlerdir.

 

Malik'in Nafi'den rivayetine göre Müslim'de, "fıtır zekatı" ifadesinden sonra "Ramazan ayı" kaydı da bulunmaktadır. Bu rivayet delil kabul edilerek, fıtır sadakasının farz olma zamanı, bayram gecesi (Ramazan'ın bittiği gün) güneşin battığı andır. Çünkü Ramazan'dan bu vakitte çıkılmış olmaktadır.

 

Bir görüşe göre ise, bayram günü güneşin doğma anıdır. Çünkü oruç tutulacak olan zaman gece değildir. İftar edildiği, ancak güneş doğduktan sonra yemek-içmekle ortaya çıkar.

 

Birinci görüş, Sevrî, Ahmed, İshak ve yeni görüşüne göre Şafiî'ye aittir. Bir rivayete göre Malik de aynı görüşü benimsemiştir.

 

İkinci görüş ise, Ebu Hanîfe, Leys, eski görüşüne göre Şafiî'ye aittir. Bir rivayete göre Malik bu görüşü benimsemiştir.

 

Hadisten ilk akla gelen anlama göre, kölenin, kendi adına fıtır sadakasını vermesi gerekir. Bu görüşü sadece Davûd (ez-Zahirî) söylemiştir. O şöyle der: "Efendinin, nasıl kölesine namaz kılma imkanı tanıması gerekiyorsa, fıtır sadakasını verebilmesi için çalışıp kazanma fırsatı da vermek zorundadır."

 

Bu görüşe, Davud'un mezhebini benimseyen ya da benimsemeyen diğer alimler katılmamıştır. Delilleri, Ebu Hureyre'den (r.a.) "merfû" olarak Müslim'in naklettiği şu hadistir: "Pıtır sadakası dışında köleden dolayı sadaka (zekat) vermek gerekmez."

 

Başka bir rivayette ise Efendimiz (s.a.v.), "Müslüman bir kimsenin, fıtır sadakası hariç olmak üzere, kölesinden ve atından dolayı zekat vermesi gerekmez" buyurmuştur.

 

Hadisten açıkça anlaşılan manaya göre, kocası olsun ya da olmasın, kadının, fıtır sadakası vermesi gerekir. Sevrî, Ebû Hanîfe ve İbnü'l-Münzir bu görüştedir.

 

Malik, Şafiî, Leys, Ahmed ve İshak'a göre, kadının fıtır sadakasını, nafaka kapsamında değerlendirerek, kocasının vermesi gerekir.

 

Ancak bu tartışmaya açık bir görüştür. Çünkü söz konusu alimler, kocanın ödeme gücü yok ve kadın köle ise bu durumda, nafakanın aksine, fıtır sadakasını efendinin vermesi gerekir görüşündedirler. Diğer yandan bütün alimler, müslüman bir kocanın, kafir olan hanımının nafakasını karşılamak zorunda olmakla birlikte fıtır sadakasını vermeyeceğinde görüş birliği içindedir.

 

Hadiste, "küçük olsun, büyük olsun" şeklinde geçen ifadeye göre, küçüklerin de fıtır sadakası vermesi gerekir. Fakat buradaki muhatap küçüğün velisidir. Velinin, küçüğün malından bu borcu ödemesi gerekir. Aksi halde nafakasını karşılamakla yükümlü olan kimsenin, onun fıtır sadakasını ödemesi gerekir. Bu alimler çoğunluğunun görüşüdür.

 

İbnü'l-Münzir, cenin için nafaka vermenin gerekli olmadığı konusunda icma bulunduğunu naklederek, "Ahmed bunu müstehap görmüştür, farz değil," demiştir.

 

Hadiste, "namaza çıkılmadan önce ödenmesini emretti" denilmesi, bu vakit­ten daha sonraya geciktirmenin mekruh olduğuna delildir.